30 Kasım 2013 Cumartesi

Gelin Tacı


4 yaşımdan beri kendi düğünümü planladım. Düğün salonunda ya da açık havada binlerce kez kafamda tasarladım. Binlerce gelinliğim oldu. Binlerce ayakkabım binlerce gelin tacım. Her seferinde farklıydı düğün pastam. Bir gün planlayıp resmini yapardım. O benim muhteşem düğünüm olurdu. Ertesi gün beğenmeyip yenisini yapardım bu seferde o benim muhteşem düğünüm olurdu. En önem verdiğim konuysa gelin tacı olurdu. Masallarda okuduğumuz kitaplarda filmlerde gördüğümüz prenseslerin giydiği gibi bir taç tasarlardım kendime. Hikaye kitaplarında ya da filmlerde prenses neyse benim için de gelin olmak oydu. Yani gerçek hayatta sadece evlenirken prenses olabilirdim. Sadece evlenirken o mükemmel ayakkabıları giyebilirsiniz, hatta sihirli bile olabilirler. Prenseslerin taşıyabileceği günden itibaren doğuştan giyebildiği tacı ben evlenirken bir gün giyebilirdim. Bu yüzden de o gün mükemmel olmalı. Çünkü filmlerdeki ve hikaye kitaplarındaki prenseslerin tüm hayatı boyunca yaşadıklarını ben sadece bir günde yaşayabilecektim. Sanki o günün öncesi ve sonrası hiç önemli değildi. Sadece o günü düşünüp gözlerimi kapatıp saatlerce dans ederdim. Tabi damat ise çok yakışıklı biriydi. Bir prens gibi asil ve nazik biri. Gözleri pırıl pırıl parlayan. Ama o kadar da parlamayan, zira benim ışıltım herkesinkinden daha büyük. Ben salona girdiğimde herkes arkasını dönüp bana bakıyor ve gözleri kamaşıyor. Tabi insan büyüyüp gerçek hayattaki duvara çarpında bu rüyadan da uyanmış olur. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder