Geçenlerde bir düğüne gitmiş arkadaşlar. Anlata anlata
bitiremediler. Salonun büyüklüğü genişliği çok hoşlarına gitmiş. O kadar
beğenmişler ki hemen salonun geniş açı fotoğrafını çekmişler. Bir de en
beğendikleri gelin çiçeği imiş. Renkleri
ahenkleri o kadar uyumluymuş ki onun da fotoğrafını çekmişler. Önceleri hava
açıkmış ama sonradan kapanmış. Aileyi bir telaş sarmış. Eyvah yağmur yağarsa ne
yaparız diye. Ama salonun üstü kapalı olduğu için sonradan hiç dertlenmemişler.
Zaten hemen sonra da yemek servisi başlamış. Yemeği de yiyince akıllarına
gelmemiş bir daha yağmur falan. Zaten gelin çiçeğinden de gözlerini
alamıyorlarmış. Herkes gelinle fotoğraf çektirmek istiyormuş. Damadın yüzüne
bakan olmamış. Hatta bazıları takı merasiminde gelin damada değil gelin
çiçeğine takı takmışlar. Takı torbasına sığmamış gelin çiçeği, öylece arabanın
bagajına koymuşlar. Hem düğün yapmışlar hem yemek yemişler. Çünkü düğün yemekli
düğünmüş. Zaten gelin ve damat gondolla giriş yapmışlar salona. Alkış kıyamet
kopmuş. Herkes hayran kalmış. Nişanlı çiftler birbirlerine göstermişler ben de
istiyorum böyle Sadıkoğlu düğün salonunda kır düğünü diye. Gelin çiçeğini de
herkesler çok beğenmiş. Gelinin gözleriyle o kadar uyumluymuş ki görenler
gelinin gözlerini lens sanmışlar. İzmir’de yağmur yağmış sel götürmüş kaç
yazar. Sadıkoğlu düğün salonunda kimse ıslanmamış kimse üşümemiş. Yemek servisinden
de herkes çok hoşnutmuş. Herkesin karnı doymuş, tok ve mutlu ayrılmışlar düğün
salonundan.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder